HASRET
Yılmaz Soyyer
Ebûzer misâli sevdâlı rûhum
Hem İmrü’l-Kays olmuş peşinde onun
Kalbimde yeşermek üzre bir tohum
Ki yalnızca o var içinde onun
Düştüm sözlerinin ayak izine
Çölde sevgiliyi aramak için
Belki de bu yolum varacak Çin’e
Bir gün O’nun gibi yaşamak için
Satırlardan duyulur o ses
bana
Cilt cilt kitapları öpüp koklarım
Onun hilyesinden bir nefes bana
Nakış nakış tezhiblerle saklarım
Sözlerini okumak ve anlamak
Ve hakk etmek duvarlara, dağlara
O söz nûrdan parlak o ses sütten ak
O sesten uzak bir dünya kapkara
Rüyâlarım açılıp perde perde
O’nu bir kez olsun görmek isterim
Orda devesinin çöktüğü yerde
Diz çöküp sözlerin dermek isterim
Vakit geç Buharî olamam artık
Bakıp sayfalara ağlasam yeter
Teşrîf et rüyama bir akşam artık
Çınlasın isminle yeniden her yer
Müminler baş başa verip
otursun
Yalnız onun sözü duyulmalıdır
Melekler saf tutup selâma dursun
Hadîs meclisleri kurulmalıdır
Mâlumdur ehline hakîkat ey
Dost
Senin söylediğin âşikâredir
Nasıl taklîd olur o san’at ey Dost
Diller âciz idrâkler bîçâredir
Kokun geliyorsa sahîhtir o
söz
Sen duyulmuyorsan merdud biline
Seni görmüyorsa satırlarda göz
Aktaran ki şakî haydud biline
Kağıt kalem yazamamış ey
Resûl
Binlerce cild eksik anlatmış seni
Ne yapsın biçare kamış ey Resûl
Yaradan muhteşem yaratmış seni