Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV
Anasayfa e Kitap Hayatı Fotoğraflar Kitaplar Linkler Multimedya Nükteleri Şiirler Yazılar Ziyaretçi Salavat English

Peygamber Efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem"in

(Dâvet mektupları) -4

 

ÎMÂNDAN MAHRÛM OLDU

 

"Herakliyus", hazreti Dıhye'ye sonra hemen,

Dedi ki: (Peygamberdir seni bana gönderen.

 

Lâkin îmân edersem, öldürür rumlar beni,

Şimdi ben, bir kimseye göndereyim ki seni.

 

İsmi "Degâtır" olup, çok ilim sâhibidir,

Cümle hıristiyânlar, o âlime tâbidir.

 

O, senin dâvetinle olur ise müslümân,

Ben dahî îmânımı açıklarım o zaman.)

 

"Hazreti Dıhye" dahî, arayıp buldu onu,

Okudu kendisine, Resûlün mektûbunu.

 

"Degâtır", o mektûbu dikkatle dinleyince,

Ona, bütün kalbiyle îmân etti hemence.

 

Dedi ki: (Ey kardeşim, o seni gönderen zât,

Allahın Resûlüdür, inandım ben de bizzât.

 

Zîrâ ben okudum ki semâvî kitaplarda,

Âhir zaman Nebîsi, gelir bu aralarda.)

 

Siyah elbisesini çıkarıp üzerinden,

Yerine, beyaz renkli elbise giydi hemen.

 

Daha sonra, eline asâsını alarak,

Yöneldi kiliseye, "Îmân" etmiş olarak.

 

O an kalabalıktı kilise de bir hayli,

Onlara hitâb edip, dedi ki: (Ey ahâli!

 

Mühim bir haberim var, dinleyin beni lütfen,

Bir mektup geldi bize, Muhammed-ül emîn'den.

 

Bizi dâvet ediyor "Allahın birliği"ne,

Şahsen ben îmân ettim, Onun nübüvvetine.

 

Zîrâ âhir zamanda geleceği beklenen,

"Peygamber" işte budur, şüphe yok hakîkaten.)

 

O böyle söyleyince, bilcümle îsevîler,

Hücûm edip, döverek, onu şehîd ettiler.

 

"Hazreti Dıhye" dahî, gördü bu olan şeyi,

Dönüp, Herakliyus'a nakletti hâdiseyi.

 

Herakliyus dedi ki: (Demedim mi ben sana,

Onları ben diyeydim, uğrardım aynısına.)

 

Denedi kendi dahî, bu işi en nihâyet,

Bilcümle âlimleri, yanına etti dâvet.

 

Kapıları kapatıp, dedi ki âlimlere:

(Dinleyin, çok mühim bir haberim var sizlere.

 

Âhir zaman Nebîsi, Muhammed-ül emîn'den,

Bana bir mektup geldi, okuyordum demin ben.

 

Bizi dâvet ediyor mektûbunda dînine,

Ben şahsen îmân ettim, Onun nübüvvetine.

 

Siz de îmân edin ki, seâdete kavuşmak,

Ona îmân etmekle müyesser olur ancak.)

 

Duyunca bu sözleri, hıristiyânlar ondan,

Başlarını çevirip, ayrıldılar oradan.

 

Gördü ki, katılmadı hiçbirisi kendine,

Onları, huzûruna çağırdı hemen yine.

 

Dedi ki: (Ben sizleri, imtihan etmiş idim,

Dinde sâbit misiniz, öğrenmek istemiştim.

 

Şu anda öğrendim ki, kuvvetliymiş dîniniz,

Çok teşekkür ederim, beni memnûn ettiniz.)

 

Böylece mâruz kaldı sonsuz bir felâkete,

Tercîh etti dünyâyı, ebedî seâdete.