Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV
Anasayfa e Kitap Hayatı Fotoğraflar Kitaplar Linkler Multimedya Nükteleri Şiirler Yazılar Ziyaretçi Salavat English
Hac 3

 

El Kesme Günü

 

Hac Yakınlığı Yazıları-3

 

Senai Demirci

 

Bugün bayram. Bugün de bayram. İkidir bayramdayız. Bayramın ikinci günü. Belki bayram heyecanımız duruldu. Can boğazdan çıktı. Et kemikten ayrıldı. Dostlarla buluşuldu. Eller yeniden kavuştu. Kucak kucak sevgiler taşındı sineden sinelere. Sılairahimler, hasret dindirmeler, barışmalar, buluşmalar, istiğfarlar, dualar, kabirler, hatırlamalar arasında iki gün geçirdik. Evde, sokakta, şehirde iş telaşından beride dolandık. Maddi kaygıları, dünyevi öncelikleri belki dondurduk, belki yeniden kanattık. Bayram, yüzümüzü, özümüzü, sözümüzü dünyadan öte çevirmiş olmalı, ahirete yakınlaştırmış olmalı. Adı üzerinde yakınlık bayramı. Ve bugün yakınlığın ikinci günü... Bu sabah, yine kurban, yeni kurban, yeniden kurb anı.

Bu sabah da kalbimiz Mekke’de kalmalı. Çünkü, bu sabah Minada sadırları yakan yangın alev alev sürüyor. Nefisleri nura boğan tünellerden pak nefesli hacılar süzülüyor. Şer ve zulmet odaklarının yüzüne, şerre hınçlı ve zulmete nefretli taşlar savruluyor. Hacılar, ikiyüzlülüğe yüz vermeyen, yalana lanet okuyan, yanlışla barışmayan bir odak buldular kendilerine. Hayırları emip yutan, güzellikleri boğup yokeyleyen şeytanî kara deliklerin çevresinde, yıldız yıldız halkalar oluşturdular. Attıkları taşlarla şerden yüz çeviren, dudaklarındaki sıcak, içten ve yapışkan istiazelerle yüzünü Rabbine çeviren hacıların alınları ak, yüzleri paktır artık.

Bayramın hemen öncesinde, helalden bile el çekmişken, şimdi elleri serbest hacıların. Ellerinin de, ellerindekilerin de, elleriyle ettiklerinin de  kendilerine ait olmadığını gösteren bir sınavdır arefe ve bayram kesişmesi. Ramazan’da dilimizi bağlayan aynı emir nasıl Ramazan’ın bayramında dilimizi çözmüşse, arefede hacıların elini bağlayan emir, Kurban’ın sabahında ellerini çözmüştür. Bayram öncesinin ve sabahının emirleri, kasıtla “ele avuca gelir” gibidir: TAŞ, BAŞ, TIRAŞ. Önce taş. Arafat’ta yaprak bile koparamayan eller, aczini ve iktidarsızlığını avucunda hissetmiştir. Müzdelife’de taşa toprağa bulanan eller, bitimsiz, doyumsuz ve sonsuz bir duaya uzanan eller, fakrını ve boşluğunu bileğine bilezik eylemiştir. Acziyle ve fakrıyla Rabbinin “kudret eline” rabtolup, öylece şeytanı recm etmektedir. Taş attıkça, eller paklaşırlar. Avuçlarındaki yokluğu, şerri şeytana savururlar. Hacının eli hayra erişir olur, şerden çekilir böylece. Şimdi baş: Bir gün önce kıl bile koparamayan eller şimdi bir cana kıymaktadır; bir başı gövdesinden ayırmaktadır. Demek, elleri ellerinde değil hacının, elindekiler de elinde değil. Can alıcı bir denemedir bu. Can sınavıdır. Varlık asıl değildir, varetmek asıldır. Ve tıraş: Varlığının en belirgin yanından, kendi başından eksiltmeye gider hacı. Saçı tıraş etmekle, sembolik olarak, kendi varlığına atılmış bir çizik atar. Kurbanının canını kurban ederken, kendinden de imajı, görüntüyü eksiltir.

Kurban’ın el sınavı, “eli kesme” sınavıdır. Hacı, şeytanı taşlamakla, şerri işlemede uzun, hayırda kısa kalan insan elini, hayra erdirilmiş olur. Hacı, kurban kesmekle, “el” ile sembolleşen tüm haksız sahiplenmelerden, sahte mülk edinmelerden, “elde etme”lerden, “elde tutma”lardan,  “ele geçirme”lerden kesilmiş olur. Ve saçını keserek, “elde olan”ın, “elde kalan”ın “elden gelen”in, yokluk, eksiklik ve kusur olduğunu, vücudun, varlığın, güzelliğin ve iyiliğin dua ile elde edilebileceğini idrak etmiş olur.

Bu “el sınavı”na şimdi ve buradan katılmak elimizde. Elimizi şerden keserek, elimizden kötülüğü savurarak, elimizle ettiklerimizi de, elde ettiklerimizi de ve ellerimizi de elimizden çıkararak. Ve böylece isteyen, sadece istemekten ibaret bir el olduğumuzu, varlığımızın her zerresiyle sadece bir dua olduğumuzu hatırlarız. Burada kalarak da, benlikten el çekebilir, elimizi şerden kesebiliriz. Böylece bir hacının elindeki taş gibi, şerlerin ve şerlilerin yüzsüz yüzlerine patlayabiliriz.

(Bence, dünden başlayarak, bugün ve yarın, hacca iştirak niyetiyle, İstiaze Risalesi okumalıyız. Çünkü, ellerini şerden temizleyen, gönüllerini istiğfarla yeniden yıkayan hacıların bugünlerdeki en temel faaliyeti “şeytan taşlamak”tır. Şeytanın en büyük desisesi olan, kendi varlığını kendine inananlara inkâr ettirme desisesini, en başta, herkesin şahitliğinde, şeytanın varlığını işaretleyen bir sembole yönelerek yenen hacılar, istiaze halini içerden ve içtenlikle yaşıyor olmalılar. Öyleyse, Onüçüncü Lem’a elimizin altında olmalı. Elimizi burada, bu rükünde temizleyerek, ertesi günlerde yöneleceğimiz Medine’de Hazreti Peygambere (asm) aynı elle biat etmeye hazırlanıyoruz.)

Senai Demirci Eserler