Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV
Anasayfa e Kitap Hayatı Fotoğraflar Kitaplar Linkler Multimedya Nükteleri Şiirler Yazılar Ziyaretçi Salavat English
Mekke


Hiradan İnen Nur

 

Ali Kılıç Kakiz

 

Hayat,
İlâhi mecrasında akıp gitmekte,
Gittikçede kudretini kaybetmekte.
İftira edip yalan söyleyenden
Daha zalim kim vardır?
Kulaklarını tıkayıp kaldıkları
Küfürde.

Allah canını alası,
Katı kalpli, çöl misali,
Sert tabiatlı,
Şirkin önderlerinden birisi.
Ne kadar da cesurmuş!
Deli bakışlarla baktı Rasule,
Baktı da baktı..
Yüzünü ekşitip surat astı.
Sırt çevirip büyüklük tasladı,
Zalimlerin en şerlisi,
Cehennemin,
Derileri kavuran tehdidine karşı.

Kalpte ki,
Bu duygunun düşmanı gururdur.
Bu kalın perde,
Çok çirkin nefis huyudur.

Aklına,
Sığmayan bir inkarla
Öyle bir konuştu ki,
Şiddetli bir şüphe taşıyarak,
Telaşla döndü hemen,
Kavmini hoşnut etsin diye.
Ve dedi ki:
‘’Duyduğum bu söz
Sihirden başka bir şey değil’’.

Bu telaş,
Ve hırcın çırpınışlar,
Haktan yüz çevirenlere
Bir fayda sağlamayacak,
Allah’ın,
Hesabından, cezasından
Kurtulamazlar.

Hiçbir inatçı,
Duygusundan emin değildir.
Küçük bir göleti görüp
Denizi unutmaya benzer.
Nimet verildikçe şımarır azar.
Usanmadan şer ister,
İnadına bu çirkinlikleri yaparak,
Yaradılışı putlara bağlayan gafiller,

Gözlerinde körlük,
Kulaklarında sağırlık olanların
Bakın sonlarına,
Hüsran,
Dayanılmaz bir ateş,
Hiçbir fâcir ondan kurtulamaz.
O derileri kavurur simsiyah yapar,
Onun üzerinde on dokuz görevli var.

Seyredilen kudreti ilâhi,
Nefsin varlık evhamını,
Kökünden silecek.
Açılmış olarak kitabı,
Önlerine koyacak.
Yan çizmek nasıl?
Zalimlerin hasmı olan Allah’a.

Gökler üstünde gelen,
Bu Kur’an, sert bir çağrıdır.
Misli bulunmaz Aziz bir Kitap.
Tek değişmez nihayi gerçek,
O’na batıl yaklaşamaz, nur ve şifadır.
Rahman ve Rahim olan Allah,
Elçilerine şaşmaz sırrını Onunla açıklar,
Kalbi maraz olanlara diken gibi batar.

Haydi,
Vaat ettiğin azabı bize getirsene,
Bir görelim dediler.
Putlara mahkum,
Kör ve sağır Müşrikler,
Rasulün, Kitabın, Kâbe’in
Kıymetini bilemediler.

Ölüme,
Koşuştular susarcasına,
İşte orada tutuldular,
Gazap’ı ilâhi fırtınasına.

Mekke de,
Kahrından gazabından
O ölenler yok mu?
Ah bir bilsen.
Bir top kefen nasip olmadı onlara,
Bağırarak can verdiler gebere gebere,
Biri Ebu Leheb diğeri,Velid bin Muğire.
Allah vadinden asla caymaz.

O’nun lutfûyla,
İhsana boğduğu keremiyle,
Bu kulluk çilesini sürdürülenler,
Kur’an’nın,
Gönüllere yansıyan sırrını,
Saygı ve hayranlıkla kabullendiler,
Vahyin dalga dalga inişine şahitler.

Ümmül Kûra'da
Dava arkadaşlarıyla,
Kalbi çarparken,
Güzel beldeden
Bütün beşeriyete,
Şefkat dolu bakışlarıyla,
Gönül dolduran,
Yüz güldüren efendimiz.
Ümmetine vurgun,
Gönül gülü Peygamberimiz.
Salat ve selam olsun sana. 

Mekke/ Hira dağı 1402 H.