Artık akşamlarken günler
Düğün getirmez hiçten dünler
Gitmez konuğum hüzün değil mi?
Devran ve hüküm güzün değil mi?
Hiç mi ümîd yok? ya Peygamber?
Soytarılıklar sırıtkanca
Anlamsızlıklar sırtlanca
Yol kesmeseler, hiç vaktim yok!
Bir varmışlar bir baktım yok!
Sevilen ve seven sensin! El ver!
Dolaşık labirent, kandil ölgün
Boğazından öpen Huseyn’i her gün
Omuzunda Ali’yi yüceltensin
İsa’ya ümîdi veren sensin!
Senden bir elçiymiş güller
Sonsuz Rahmet’ten gelensin
Sevgim gülden simgelensin
Avucunun sıcaklığından
Göğsümden bir gül yücelsin
Bensiz geçmekteyken günler
Neredeysem râyiha gelsin
Mahşere varsın esrik bir an
Sen geldiysen gitsin zulmet
Ümîde engel olmaz şeytan
Doğsun ışrakî bir hikmet
Tek aşkın kaynaktan kevser
Engin Rahmet, son Peygamber
Devran: Dünya, talih, zaman
Ölgün: Canlılığını kaybetmiş, solmuş
Râyiha: Koku
Mahşer: Kıyametten sonra insanların tekrar dirilip toplandıkları yer
Esrik: Sarhoş, kendinden geçmiş
Zulmet: Karanlık
Işrakî: Doğuya ait
Hikmet: Yüksek bilgi, sebep
Kevser: Bereket, Cennette bir havuz
Günün Hadisi> |
|
Salavât ile ilgili yazılar |
Günün Kitabı |