Allah’ın ilk yarattığı şey nurdur ve kalemdir…Bu iki haber, şu hadisle birlikte okunmalıdır : ‘Adem su ile balçık arasındayken, ben peygamber idim.’
Efendimiz, nurunun her şeyden ‘önce’ ve bedeninin ‘sonra’ yaratılması bakımından, başla sonu birleştiren, cem makamında bir kişilik olarak sıfatlanır.
‘Sen olmasaydın kainatı yaratmazdım’ kudsi haberi de bu kozmik tasviri tamamlar.
O, dünyanın ve varlığın gözbebeğidir.
Kainat ağacının meyvesidir.
Ağaçtan amaç, meyvedir, varolandan gaye de, O’dur.
O, hem kamil hem kadim insandır.
‘Rahman sureti’nde yaratılan insan’ı ve insanlığı Efendimiz temsil eder.
O, ilk insanlıktır, insanın kadim halidir.
Onun hali, ebedi çocukluğa benzer.
Çocuğun biatı tazedir, O’nun kokusu tüter üzerinde, Efendimiz yağmur’a benzer, şair bu yüzden O’nu yağmur’la anlatır.
Bir gün yağmur yağarken altında bir süre ıslanır, soranlara, ‘onun biatı tazedir’ der.
O’nun bağlılığı her dem tazedir.
‘Ben günde yetmiş defa istiğfar ederim’ buyurmuştur.
Bu, O’nun, Allah’a seyrinde, günde yetmiş ayrı manevi yetkinlik düzeyine uğramasındandır, yüceldiği her manevi mekanetten sonra, bir önceki geri olduğundan istiğfar eder…Yoksa ismet sıfatıyla nitelenmiştir, masumdur, korunmuştur.
O, yine şairin ifadesiyle, ‘seçilmiş inci’dir.
Beşerdir evet ama bizim gibi değildir. Elmas da taştır, kömür de, taş da…Ama elmas ile kömür arasında köken ismi benzerliği dışında en küçük bir ortaklık yoktur.
O yetimdir, O’nun sahibi O’dur, mürebbii, Rabbi’dir, O’nu O terbiye etmiştir.
Kendi öğretisi için seçmiştir o yetimi…İnsanlığa kılavuz, varolana temsilci, kainata gözbebeği kılmıştır.
Söz, O’nunla güzelleşir Molla Cami’nin dediği gibi.
O’ndan sözden, O’nu söyleyen bu konuşmalar, O’nun nur’u ve hakikati çevresinde oluştu ve gelişti.
O’na ilişkin söylenmiş güzelim şiir ve yazılarla zenginleşti.
Bu konuşmaların gerçekleşmesinde çabasını esirgemeyen kardeşim Halil Elmas ve Tuğba Ergüven’e teşekkür borçluyum.
O’na dair sözlerin en güzelini söyleyen Şeyh Galib’e sözü bırakıyorum :
‘Sultân-ı rüsûl, şâh-ı mümeccedsin efendim
Bî-çârelere devlet-i sermedsin efendim
Dîvân-ı İlâhîde ser-âmedsin efendim
Menşûr-ı le’amrüke mü’eyyedsin efendim’
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin efendim
Hakdan bize sultân-ı mü’eyyedsin efendim’