Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV
Anasayfa Yazılar Şiirler Kitaplar Fotoğraflar Salavat Nükteleri Hayatı Multimedya e Kitap Linkler Ziyaretçi English
Peygamber Efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem"in

İslama Dâvet mektupları -4-

Mısır Hükümdârı Mukavkıs'a İslama Davet Mektubu


Peygamber Efendimiz, o günlerde eshâba,
Buyurdu: (Şu mektûbu, içinizden acabâ,

Mısır hükümdârına, kim götürüp iletir?
Onun mükâfâtını, Rabbimiz kat kat verir.)

Ayağa fırlayarak "Hatîp" adlı sahâbî,
Dedi: (Ben götürürüm ey Allahın Habîbi.)

Buyurdu ki: (Ey Hatîp, Rabbimiz bunu, senin,
Hakkında çok hayırlı ve mübârek eylesin.)

"Hatîp", mektûbu alıp, evine gitti hemen,
Sefer hazırlığını yaparak çıktı evden.

"Mukavkıs" hükmederdi o zamanlar "Mısır"a,
Ve İsenderiyede bulunurdu o sıra.

Varıp "hazeti Hatîp", Resûlün mektûbunu,
"Mukavkıs"a verince, okudu hemen onu.

Peygamber Efendimiz, bu mektûbunda yine,
Dâvet buyuruyordu onu islâm dînine.

"Mukavkıs", o mektûbu okuyunca dedi ki:
(Seni gönderen o zât Peygamber midir peki?)

O, (Elbette) deyince, dedi ki: (Öyle ise,
Bir şeyi suâl etmek istiyorum ben size.

Kavmi, ana yurdundan onu çıkardığında,
O, neden onlar için etmedi hiç bedduâ?)

O, cevâben dedi ki: (Îsâ Peygamber dahî,
Öldürülmek istendi kavmince bizâtihî.

Yine Îsâ Nebî de, o sıkışık ânında,
Bedduâ etmemişti o kişiler hakkında.)

Bu cevâbı beğenip, dedi: (Sen, bir hakîmsin,
Bir hikmet sâhibinin yakınından gelirsin.)

Ve sordu ki: (Ey Hatîp, o Peygamber ne diyor?
Yâni O, insanları neye dâvet ediyor?)

Dedi: (Peygamberimiz, diyor ki insanlara:
Tek Allaha inanın, o Allah tektir zîrâ.

Beş vakit namâz kılıp, orucunzu tutun,
Bir söz verdiğinizde, o sözde elbet durun.)

"Mukavkıs", daha sora dedi ki: (Bana, esas,
Onun şemâilinden bahseder misin biraz.)

"Hazreti Hatîp" dahî, bu istek üzerine
Bir miktâr târif etti Resûlü kendisine.

Meğer Resûlullahın evsâfını o dahî,
Semâvî kitaplarda okumuş bizâtihî.

Dedi: (Var o kişide daha başka vasıflar,
Meselâ gözlerinde biraz kırmızılık var.

Sırtında, Peygamberlik mührü vardır ey Hatîp,
Onu himâye eder, amcası Ebû Tâlip.)

O böyle söyleyince, Hatîp dedi: (Doğrudur,
Onda, bu bahsettiğin vasıflar da bulunur.)

Mukavkıs ricâ etti: (Az daha anlat) diye
Dedi: (Sadaka almaz, kabûl eder hediye.

Aynaya nazar eder ve tarar saçlarını,
Yanından hiç ayırmaz, tarak ve misvâkını.)

"Mukavkıs", tasdîk etti sözlerini "Hatîb"in,
Dedi ki: (Bir Peygamber gelecektir, velâkin,

Şam'dan çıkacağını sanıyordum Onun ben,
Sâir Peygamberler de, çıkmışlardır o yerden.)

O gün "hazreti Hatîp", Mısır hükümdârına,
Resûlün evsâfını anlattı bir bir ona.

O da, kitaplarında bunları okumuştu,
Anlattığı şeyleri, o da doğru bulmuştu.

Dedi: (Vasıflarını şimdi söylediğiniz,
O Resûlün zuhûru, bu zamandır şüphesiz.

O, iki kızkardeşi vermez aynı adama,
Hediye kabûl eder, sadaka almaz ama.

Fakîr ve yoksullarla oturur, sohbet eder,
Bizim kitaplarımız, Ondan böyle bahseder.

Lâkin ben, buna rağmen Ona uymayacağım,
Çünki saltanatımı bırakamıyacağım.

Birçok memleketlere, O sâhip olacaktır,
Getirdiği o dîni, her yere yayacaktır.

Kendisinden sonra da, Onun sahâbîleri,
Buralara gelir ve alırlar bu yerleri.

Ama ben, kıptîlere, ne bundan bahsederim,
Ne de bu konuşmamı onlar bilsin isterim.)

Sonra da, kâtibini çağırıp huzûruna,
Şöyle cevâb yazdırdı, Resûlün mektûbuna:

(Bu, Abdullahın oğlu Muhammed'e yazılan,
Mektuptur, kıptîlerin büyüğü Mukavkıstan,

Adıma gönderdiğin o mektûbunu aldım,
Yazdığını okuyup, dâvetini anladım.

Ben dahî bilirdim ki, bir "Peygamber" çıkacak,
"Şam"dan çıkacağını bilirdim onun ancak.

İki adet câriye sana gönderiyorum,
Ayrıca cins bir katır hediye ediyorum.)

Verdi bunlardan başka, "Misk" ve "Güzel koku"lar,
Ve billûr bir kadehle, kokulu, nefîs ballar.

Sonra, onun yanına muhâfızlar katarak,
Gönderdi Medîneye, bizzât uğurlıyarak.

Geldi hediyelerle Medîneye o yine,
Teslîm etti onları Allahın Habîbine.

Aldığı o mektûbu, çıkarıp eyledi arz,
Ve onun sözlerini, nakledip, eyledi bahs.

Peygamber Efendimiz, buyurdu ki: (Ne fenâ,
Mâlesef kıyamadı dünyâ saltanatına.

Onun hidâyetine, bu mâni oldu, ancak,
Sonunda o saltanat elinde kalmıyacak.)

"Mukavkıs", o Servere iki kardeş câriye,
Gönderdi, biri "Sîrîn", ikincisi "Mâriye".

"Hatîp", yolda onları îmâna etti dâvet,
İkisi de müslümân oldular en nihâyet.

Hazreti "Mâriye"nin müslümân olmasına,
Resûlullah sevinip, aldılar nikâhına.

"Mâriye" hazretleri, annemiz oldu o gün,
Ondan, "İbrâhim" adlı oğlu oldu Resûlün.

Kardeşi "Sîrîn"i de, şâir-i Nebî olan,
"Hassân ibni Sâbit"e hediyye etti o an.

Cins ve beyaz katıra, "Düldül" adı verildi,
Merkebe ise "Ufeyr", yâhut "Yâfur" denildi.

Hiç beyaz tüylü katır yoktu Arabistânda,
Eshâb, böyle bir hayvan, ilk gördüler o anda.